14 Aralık 2012 Cuma

René Kres'le Pandomim Workshop


 
     17 Aralık 2012 - Pazartesi
     Yer: Ege Sanat Merkezi
     Saat: 18.30-21.30


     Hollanda'da yaşayan Global Clown School Genel Sanat Yönetmeni René Kres bir pandomim sanatçısıdır.


     Pandomim, söz kullanmadan anlatım yapabilme sanatı. Dansta sadece vücudumuzu kullanıyor olmamız değil bunu yaparken ne dediğimiz, ne anlattığımız da önemli. Bu yüzden de bu atölye çalışmasının bizler için yararlı olduğunu düşündük.


     Katılım ücretsizdir. René Kres'le ilgili ayrıntılı bilgi için   


     http://www.foolsworldwide.com/
     Not: Dil İngilizce olacak - Türkçe çeviri de yapılacaktır. 






14 Ekim 2012 Pazar

''KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ ''

''Kırmızı Başlıklı Kız'' Koreografi: Başak Güneş
''Solo Deneme'' S.Cansu Ergin
Yer: Ege Sanat Merkezi
Tarih: 22 Ekim 2012
Saat : 20:00
Bilet: 10 tl (biletler Ege Sanat Merkezi'nden temin edilebilir)



Cansu Ergin - Solo Deneme

' The body as a container ,full of traces and memories and experiences and kind of mining these experiences and letting them out. '- Meg Stuart


' Beden ,bir yük sandığı gibi izler,anılar ve deneyimlerle doludur ;bu deneyimlerini bir şekilde sahiplenir ve benimserken bir yandan da onları dışarı bırakır aslında '-Meg Stuart

Pek çok koreograf ve dramaturg un da hep bahsettiği beden başlı başına bir tiyatrodur kendi içinde. Yaşanmışlıkları ,kimi zaman saklı tuttuğu duygularından ötürü de her fiziksel tepkisi(hareketi)başlı başına bir ifadedir ,bir söylemdir.Beyinden kalbe,kalpten beyine olan iletişimi ve elektriğinin çevirisi hareketleridir onun dansındaki.
Kendi dansını böyle bulur işte his ve duygularını araştırdıgında .Ve beden ,dansını zaman ve mekanda yayıp kendi özel ritmini buldugunda ,sonuç herzaman gizemlidir ,çünkü kişisel ve özgürdür.

Genç Sanatcı,S.Cansu Ergin, koreografik çalışmalarını Çek Cumhuriyeti , Almanya,Maceristan,Hollanda ve Portekiz'de sürdürdükten sonra dogdugu sehir İzmir'de yıllar sonra kısa bir solo denemeyle seyirciyle buluşuyor .Andaki yasadıklarını ,düşünce ve hislerini dönüştürmeye çalışacak olan danscı ,dansında kendi ritmini olusturmayı amaclıyor.

...........................................................................

Kırmızı Başlıklı Kız

Dünyanın en ilahi yaratı gücünü taşıyan kadınlar neden sadece evde havuçlu kek yapar, öyle değil mi?

Kadının doğurganlığıyla birlikte gelen kendi bedeninden bir varlığı koruma güdüsü onda sevgi, paylaşım gibi duyguların oluşumunu sağlar, beslenme gerekliliği de emeğe dayalı bir yaşamı beraberinde getirmiştir. Kadın bitkilerden yararlanarak kendini ve yavrusunu beslenme ihtiyacını karşılamış, toprakla bütünleşerek doğa ile uyumlu olmayı öğrenmiştir. Gelişen süreç ile birlikte topraktan en iyi şekilde yararlanmayı öğrenen kadın neolitik dediğimiz bu dönemde ilkelde olsa yerleşik yaşama geçişin temellerini atmıştır. Uygarlığa geçişin de temellerinin atıldığı bu dönemde kadın hakimiyeti devam etmiş, sadece üretim alanında değil toplumsal kuralların oluşturulmasında da önemli rol oynamıştır. Bu toplum yasalarını kendi sistemi içerisinde örgütleyen kadın erkeği de toplumsal yaşama dahil etmiştir. Kadının doğa ile olan uyumu geliştirdiği tüm yöntemlerin barışçıl, eşitlikçi ve demokratik olmasını sağlamıştır.

Üretim araçlarının değişmesiyle birlikte kadın ve erkek arasında oluşan iş bölümünde erkek avantajlı duruma geçmiş, kadın toplayıcılık ve ev işleriyle sınırlı kalmıştır. Anaerkil dönemde kadının üretim sonucu elde ettiği üretkenlik, doğurganlık özelliği tüm toplumda kendisi için yapması kabul edilirken, ataerkil toplumda üretkenlik ve doğurganlık özellikleri kaba bir biçimde egemen sınıfın hizmetine sunulmuştur. Bununla yetinmeyen sistem kadını şiddete maruz bırakarak sömürü ve egemenliğini daha da derinleştirmiştir. Emeğine ve bedenine sahip çıkmayan kadın bu durumlar karşısında ezik ve iradesiz bir karaktere bürünerek erkeği olmadan yaşayamayacağı düşüncesiyle kendi yaratı sürecine ket vurmaktadır…

Masallar bize birçok şeyi sevimli ve hoş anlatır, ama altında neler gizlidir...

Ormanda yaşayan şirin akıllı bir kız olan kırmızı başlıklı kızın bir ismi bile yoktur. Kırmızı bir başlık onu tanımaya yeter. Yaşının çokta büyük olmadığını anladığımız bu kız silik bir anne ve hiç gözükmeyen bir baba karakteri arasından sıyrılıp hikayeye konu olur. Nasıl olmasın; küçük yaşına rağmen kurtlarla dolu bir ormandan geçerek büyükannesine yemek götürmeye çalışır. Büyük annesi hastadır ama ona bakmakla görevli sadece bu küçük kızdır. Nasıl gider; nasıl o yemekleri taşır bilinmez.

Masalda zekaca üstün kurt karakteri vardır birde. Görevi kırmızı başlıklı kızı ağına düşürmektir, bu kurt insansı özellikler taşır, adeta bir erkektir. Küçük kızla konuşur, onu ormanda oracıkta yemek yerine büyükannesine gider, önce onu yer ve sonra kızla dalga geçer gibi büyükannesinin kılığına girer. Kırmızı başlıklı kıza da akıllı demiştik başta ama o kadar da değil ki kurdu tanıyamaz. Ama anladığında kan beynine sıçramış olacak ki, kurdu tek eliyle duvardan duvara vurur ve doktor gibi karnını yararak büyükannesini kurtarır.

İşte bu hikayedeki ufacık anlamlar bile erkeğe yüklenen değerin avcı, kadına yüklenen değer av olduğunu bize gösterir. Kurt, kırmızı başlıklı kızın hayatına girdiğinde ona ve özgürlüğüne sahip olmak ister. Fakat kırmızı başlıklı kızın özgürlüğünü kontrol altında tutmaya çalışırken kendi özgürlüğünü de feda etmiş olduğunun farkına varmaz. İşte o yüzdendir ki kadının kendi gücünü keşfetmesi her iki cinsinde aydınlanması olacaktır.

Denge tüm dünya üzerinde tek gerçek kuraldır…

KOREOGRAF : BAŞAK GÜNEŞ
DANSÇILAR : ECEM ÖZBEY / FIRAT TOSUN / BAŞAK GÜNEŞ
HİKAYE ANLATICISI: RUHŞEN İYİT

15 Eylül 2012 Cumartesi

Lindy Hop Workshop


2008'den beri Türkiye'de LINDY HOP'un tek adresi olan Swing İstanbul'da ders veren Banu Birecikligil ve Murat Öztürk eğitmenliğinde 2 gün süren yoğunlaştırılmış bir workshopla bu eğlenceli dansın İzmir'deki temellerini atmış bulunmaktayız.

                                                  

7 Haziran 2012 Perşembe

Küçük Prens Nil Angel Ormanı için sahne aldı

Nil için bir aradaydık 4 Haziran gecesi. Küçük prens onu anlattı hepimize. Alkişlar da onun içindi, yüzümüzden süzülen ter ve göz yaşı da. İzlemeye gelen herkesin bir dikili ağacı var artık. Mutluluk ve hüzün bir arada. Destek veren herkese sonsuz teşekkürler


23 Mayıs 2012 Çarşamba

''Küçük Prens'' Nil Angel Ormanı için 4 Haziran 2012 de Ege Sanat Merkezinde

23 Aralık 2011 de Trafik kazasında hayatını kaybeden Nil Buket Gülergin organları ile 7 kişiye hayat verdi; onun ismini yaşatmak için Ege Orman Vakfı ile birlikte Çeşme ıldır'da dikilmek üzere fidan kampanyası başlatıldı... Bizde bu temsilimizde Nil Angel Korusuna destek olmak için sahne alıyoruz. 
Nil Buket Gülergin (Nil Angel) Hakkında: 
http://fotogaleri.gazetevatan.com/gunun-yasam-haberleri/22539/7/Yasam 
http://www.referanshaberler.com/nil-buket-gulergin-ormani-1614h.htm 
 
04 Haziran 2012 saat 20:00 da yeni düzenlemesi ile ''Küçük Prens'' Temsili ile Ege Sanat Merkezi (Karşıyaka ) sahnesindeyiz.


20 Mayıs 2012 Pazar

Küçük Prens / Mötbe / Mayıs-2012

Mayıs 2012 Ege Üniversitesi MÖTBE Kültür Merkezin'deki Temsilimizden görüntüler;


                                                               

11 Mayıs 2012 Cuma

Ege Üniversitesi Sanat Tarihi Topluluğu Açılış Töreni

Ege Üniversitesinin Sanat Tarihi Topluluğu açılış töreni ve ''Nüans'' Sanat Tarihi Dergisi Tanıtım Kokteyli kapsamında, davetli olarak ''Küçük Prens'' temsili ile 17 Mayıs 2012'de Ege Üniversitesi MÖTBE' de sahne alıyoruz...

28 Nisan 2012 Cumartesi

İEU Sosyal Medya Konferansı

24 Nisan 2012 tarihinde İzmir Ekonomi Üniversitesi tarafından İzmir Hilton'da düzenlenen Sosyal Medya Konferansı'nda Modern Dance Lab ailesi olarak yer aldık.



Ege Sanat Merkezi / ''Küçük Prens'' Temsili


"Küçük Prens" / Sahne: Sarhoş


24 Nisan 2012 Salı

MÖTBE / Prova




          "Küçük Prens" ilk kez büyük bir sahnede prova alıyor. Topluluk dansçılarımız henüz 5 aydır birlikteler. Bir çok dansçı ilk kez sahne alacak. Heyecan çok yüksek, pek tabii ki kaygı ve stres de... tek bildiğimiz dans etmekten aldığımız zevk ve birlikte geçirdiğimiz zamanın mutluluğu...

          "Küçük Prens" yenilenen formatı ile önümüzdeki günlerde yeniden sahne alacak...   

16 Mart 2012 Cuma

5. Dansa Davet Ege Modern Dans Festivali

 Ege Üniversitesi tarafından Beyhan Murphy'nin koordinatörlüğünde düzenlenen 5. Dansa Davet Festivali'ne MODERN DANCE LAB ailesi olarak biz de destek veriyoruz.

 22 Mart 2012 / saat: 12.30-14.00 / Kültür Sanat Evi / Fırat Neziroğlu'nun, "Deneyimi Tasarlamak-Tasarımı Deneyimlemek" isimli konuşması yer alacak.

 23 Mart 2012 / saat:18:00 / MÖTBE / "KÜÇÜK PRENS" eserimizi ilk kez sahneleyeceğiz. 


13 Mart 2012 Salı

LÖSEV

11 Mart 2012 saat:18.30'da Ege Üniversitesi MÖTBE Kültür Merkezi'nde Esra Göndeş konserinde LÖSEV yararına MODERN DANCE LAB ailesi olarak sahne aldık...

9 Mart 2012 Cuma

küçük prens



Yazan                         :  Antoine de Saint-Exupéry
Koreografi              : Fırat Neziroğlu
Süre                           : 30 dk  / Tek Perde
Dansçı Sayısı             : 18 kişi 

Proje Danışmanı      : Şebnem Şenel
Müzik Tasarımı         : Fırat Tosun
Kostüm Tasarımı      : Ayten Huzur Öğütçü
Işık Tasarımı             : Görkem Taşkıran



     Antoine de Saint-Exupery'nin yazdığı ve Tomris Uyar'ın çevirdiği “Küçük Prens”, kitabın yazarı da olan Pilot'un uçağının Afrika'ya düşmesinin ardından, çölde başka gezegenden gelen Küçük Prens'le karşılaşmasıyla başlar. Küçük Prens Pilot'a bir Gökbilimci tarafından yeri bulunan küçücük gezegeninde Gül'üyle beraber yaşamaktayken, onu orada bırakıp gezegenleri dolaşmaya başladığını anlatır. Gezegenlerde her şeye hükmettiğini zanneden Kral, herkesin kendine hayran olduğunu sanan Kendini Beğenmiş, utancını unutmak için içki içen Sarhoş, sürekli hesap yapan İş Adamı, gezegendeki fenerleri gece-gündüz durumuna göre yakıp söndürme görevini üstlenmiş Fenerci gibi pek çok kişiyle karşılaşmıştır. Ardından da dünyaya inmiştir. Küçük Prens gezegenindeki güle benzeyen pek çok gülün bulunduğu bir bahçeyi görür, gülünün tek olmadığını öğrenip hayal kırıklığına uğrar, sonra da Tilki'yle karşılaşır. Tilki'yi evcilleştirerek önemli olanın gülünün tek olması değil, kendisi için eşsiz olması olduğunu fark eden Küçük Prens, tekrar gezegenine, gülünün yanına dönmek ister. Yılan'la anlaşma yapar ve onun kendisini zehirlemesine izin verir.

      “Küçük Prens” çocuklara yazılmış bir öykü gibi görünmekle beraber aslında içindeki çocuğa sahip çıkanlara, hayallerinin peşinden koşanlara yani biz büyük çocuklara yazılmış bir öykü. Balerininden ritmik cimnastikçisine, halk oyunları ve latin dansları yapan dansçılarından tiyatrocusuna, öğrencisine kadar geniş bir yelpazede sahne sanatlarıyla uğraşan bizler için, bizi anlatan bir öykü. Günlük hayatın şekillendirdiği koşullara karşı inatla dans etmeye devam eden, bunu yaparken de paylaşmak ve üretmekten başka amaç gütmeyen Modern Dance Lab topluluğu olarak hayalimiz, dans ederken aldığımız keyfe seyircileri de ortak edebilmek. İçimizdeki “Küçük Prens”i yaşatmak ve “geceleri yıldızları dinleyip, sanki beş yüz milyon tane küçük zilin oradan bize güldüğünü” görmek için...

                                                                                                          Modern Dance Lab Ailesi



8 Şubat 2012 Çarşamba

batı'da aşk hırstır, doğu'da sabır

  Bu başlığı daha önceki yazılarımda kullanmıştım. Bir projemin ilham kaynağı; değerli Hocam Ahmet Erinanç'ın ağzından dökülen sözler.

Game Projects / 2008
Fırat Neziroğlu, Keçe, yün, 25x25x25 cm (bir el boyutu)
"Batı'da aşk hırstır beraberinde hatayı getirir, Doğu'da aşk sabırdır ince ince işlenir,
bir yanda kan, bir yanda kına kırmızısı, ortada ip oyunu İstanbul Köprüsü"
fotoğraf : Aykut Uslutekin

     12 Aralık 2011'de Ege Üniversitesi MÖTBE Salonunda izlediğimiz "Şehir-Orman" dans projesi öncesi Beyhan Murphy ile bir atölye çalışmasına katıldım. Deniz Alp, Ejder Keskin, Can Tunalı, Burak Yamantürk... Kalabalık bir katılımcı grubu ile harika bir ders sonunda oturup konuşurken yıllardır düşündüklerimi bir kez de Beyhan Murphy'ye söyleme fırsatı buldum. 



 Ege Üniversitesi Modern Dans Topluluğu ile atölye çalışması sonrası 11 aralık 2011

     Eserlerimi oluştururken düşündüklerim onun benliğine işlenmişti, ne güzel bir örnek benim için yıllardır. İsmi BEYHAN, soyadı MURPHY. Bir yanda doğu, diğer yanda batı.  İşte kendi benliğindeki bu tılsımlı birleşim, eserlerindeki doğu - batıyı, sevinci - hüznü, dansı - tiyatroyu da birbirine bilmediğimiz çizgilerle bağlıyor. Bir ayağı yaşadığı coğrafyaya saplanmış, diğer ayağı dünya etrafında bir daire çizen pergel misali. Gel de heyecanlanma eserlerini izlerken. Ne mümkün?

   9 Ocak 2010'da Samsun Devlet Opera ve Balesi'den "Güldestan"ı, Opera Sanatçıları Burcu Değirmenci ve Mehmet Erkoç ile birlikte izledim...

  
      Post, Seyahatname,İzmir'de izlediğim Afife, Samsun'da izlediğim Güldestan, Hüsnü Aşk'a Dair, Barbaros, Temas ve Şehir - Orman. Her biri Öz...  Dans hakkında kendi ve dansçıları ile konuşurken söz yine olması gereken noktayı buldu. "insan olmak". Hissetmek ve paylaşmanın güzelliği. Klasik bale derslerinde yakalanamayan ortamın; koreograf ve dansçının arasındaki diyalogu geliştiren modern teknikte kendini buluyor oluşu. Koreografın öğretirken, dansçının öğrenirken büyüyor oluşu... Doktora döneminde öğrendiğim en önemli bilgi "sanat demek, insan demektir; sanat okuyan, insan okur" olmuştu. Dansçıları'da Onu anlatırken gözlerindeki iletişimden anlaşılıyordu ki, Beyhan Murphy'de insanı okuyordu. 

       Dans ettiğimiz yer (sahne / stüdyo) bizim için kutsal alan diye başladı konuşmasına. Yine o anlarda zihnimde dolanan cümle doğu-batı sentezini getirdi aklıma. Klasik Balenin kırılmaz kuralları yanında modern dansın tamamen özgür formları. İç kaslar ve dış kasların amansız mücadelesi :) pointe shoes ile sonsuz çizgiye ulaşmak yada yerle tamamen birleşen ayaklar... 


      Klasik bale bana batının kusursuzluğu arayışı, ideal formlara ulaşma çabası ile tam bir modernizm gibi geliyor. Oysa modern dans, ısınmasından teknik uygulamasına kadar yoga vb. doğu öğretilerindeki gibi mistik bir içsel yolculuğu çağrıştırıyor. İşte bu yüzdendir ki batıda aşk hırstır, doğuda sabır.


fotoğraf: Niko Guido


        Daha önceki yazılarımda eserlerimle anlatamadığım aşkı bu defa dansla anlatabiliyor olmanın huzurunu yaşıyorum.

      Bir sanat disiplini içinde eser üretirken "kendi dilini" oluşturmanın en kolay yolu yine tanımlamanın içinde saklı.  "kendin olmak". Bu yazıma ilham olan Beyhan Murphy'e bir büyük teşekkürüm var, bir de bana dans yolunda ayakta durmayı öğreten, doğru insan olmayı öğreten dans hocam Şebnem Şenel'e ...


Not: Şimdi çok eskilerden bir anımı da eklemek istiyorum. Yılı gerçekten tam hatırlamıyorum,sanırım 2002. Dans Platform Türkiye Ankara'da düzenleniyordu. Hafızam beni hayal kırıklığına uğratıyor ama "seyahatname"nin ışık provası yeni sonlanmıştı sanırım. Ben de küçük yaşlardayım o sıralar. Kulisten sahneye geçmek isterken birden ışıklardan birini devirivermiştim. Sonra koşarak kaçıp, yükselen kalp atışlarımı Şebnem hocamın yanında dindirmiştim. Gecikmeli bir özür borcum vardı, dileme zamanı şimdiymiş.

İzmir Dans Akademi, Şebnem Şenel ile birlikte - 2010 
Fotoğraf:Öznur Enes


İzmir'de, hayallerinin peşinden koşan bir grup arkadaşın, günlük hayatın şekillendirdiği koşullara karşı; paylaşma ve üretmeye yönelik kendiliğinden oluşturduğu bir topluluk...