14 Ekim 2012 Pazar

''KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ ''

''Kırmızı Başlıklı Kız'' Koreografi: Başak Güneş
''Solo Deneme'' S.Cansu Ergin
Yer: Ege Sanat Merkezi
Tarih: 22 Ekim 2012
Saat : 20:00
Bilet: 10 tl (biletler Ege Sanat Merkezi'nden temin edilebilir)



Cansu Ergin - Solo Deneme

' The body as a container ,full of traces and memories and experiences and kind of mining these experiences and letting them out. '- Meg Stuart


' Beden ,bir yük sandığı gibi izler,anılar ve deneyimlerle doludur ;bu deneyimlerini bir şekilde sahiplenir ve benimserken bir yandan da onları dışarı bırakır aslında '-Meg Stuart

Pek çok koreograf ve dramaturg un da hep bahsettiği beden başlı başına bir tiyatrodur kendi içinde. Yaşanmışlıkları ,kimi zaman saklı tuttuğu duygularından ötürü de her fiziksel tepkisi(hareketi)başlı başına bir ifadedir ,bir söylemdir.Beyinden kalbe,kalpten beyine olan iletişimi ve elektriğinin çevirisi hareketleridir onun dansındaki.
Kendi dansını böyle bulur işte his ve duygularını araştırdıgında .Ve beden ,dansını zaman ve mekanda yayıp kendi özel ritmini buldugunda ,sonuç herzaman gizemlidir ,çünkü kişisel ve özgürdür.

Genç Sanatcı,S.Cansu Ergin, koreografik çalışmalarını Çek Cumhuriyeti , Almanya,Maceristan,Hollanda ve Portekiz'de sürdürdükten sonra dogdugu sehir İzmir'de yıllar sonra kısa bir solo denemeyle seyirciyle buluşuyor .Andaki yasadıklarını ,düşünce ve hislerini dönüştürmeye çalışacak olan danscı ,dansında kendi ritmini olusturmayı amaclıyor.

...........................................................................

Kırmızı Başlıklı Kız

Dünyanın en ilahi yaratı gücünü taşıyan kadınlar neden sadece evde havuçlu kek yapar, öyle değil mi?

Kadının doğurganlığıyla birlikte gelen kendi bedeninden bir varlığı koruma güdüsü onda sevgi, paylaşım gibi duyguların oluşumunu sağlar, beslenme gerekliliği de emeğe dayalı bir yaşamı beraberinde getirmiştir. Kadın bitkilerden yararlanarak kendini ve yavrusunu beslenme ihtiyacını karşılamış, toprakla bütünleşerek doğa ile uyumlu olmayı öğrenmiştir. Gelişen süreç ile birlikte topraktan en iyi şekilde yararlanmayı öğrenen kadın neolitik dediğimiz bu dönemde ilkelde olsa yerleşik yaşama geçişin temellerini atmıştır. Uygarlığa geçişin de temellerinin atıldığı bu dönemde kadın hakimiyeti devam etmiş, sadece üretim alanında değil toplumsal kuralların oluşturulmasında da önemli rol oynamıştır. Bu toplum yasalarını kendi sistemi içerisinde örgütleyen kadın erkeği de toplumsal yaşama dahil etmiştir. Kadının doğa ile olan uyumu geliştirdiği tüm yöntemlerin barışçıl, eşitlikçi ve demokratik olmasını sağlamıştır.

Üretim araçlarının değişmesiyle birlikte kadın ve erkek arasında oluşan iş bölümünde erkek avantajlı duruma geçmiş, kadın toplayıcılık ve ev işleriyle sınırlı kalmıştır. Anaerkil dönemde kadının üretim sonucu elde ettiği üretkenlik, doğurganlık özelliği tüm toplumda kendisi için yapması kabul edilirken, ataerkil toplumda üretkenlik ve doğurganlık özellikleri kaba bir biçimde egemen sınıfın hizmetine sunulmuştur. Bununla yetinmeyen sistem kadını şiddete maruz bırakarak sömürü ve egemenliğini daha da derinleştirmiştir. Emeğine ve bedenine sahip çıkmayan kadın bu durumlar karşısında ezik ve iradesiz bir karaktere bürünerek erkeği olmadan yaşayamayacağı düşüncesiyle kendi yaratı sürecine ket vurmaktadır…

Masallar bize birçok şeyi sevimli ve hoş anlatır, ama altında neler gizlidir...

Ormanda yaşayan şirin akıllı bir kız olan kırmızı başlıklı kızın bir ismi bile yoktur. Kırmızı bir başlık onu tanımaya yeter. Yaşının çokta büyük olmadığını anladığımız bu kız silik bir anne ve hiç gözükmeyen bir baba karakteri arasından sıyrılıp hikayeye konu olur. Nasıl olmasın; küçük yaşına rağmen kurtlarla dolu bir ormandan geçerek büyükannesine yemek götürmeye çalışır. Büyük annesi hastadır ama ona bakmakla görevli sadece bu küçük kızdır. Nasıl gider; nasıl o yemekleri taşır bilinmez.

Masalda zekaca üstün kurt karakteri vardır birde. Görevi kırmızı başlıklı kızı ağına düşürmektir, bu kurt insansı özellikler taşır, adeta bir erkektir. Küçük kızla konuşur, onu ormanda oracıkta yemek yerine büyükannesine gider, önce onu yer ve sonra kızla dalga geçer gibi büyükannesinin kılığına girer. Kırmızı başlıklı kıza da akıllı demiştik başta ama o kadar da değil ki kurdu tanıyamaz. Ama anladığında kan beynine sıçramış olacak ki, kurdu tek eliyle duvardan duvara vurur ve doktor gibi karnını yararak büyükannesini kurtarır.

İşte bu hikayedeki ufacık anlamlar bile erkeğe yüklenen değerin avcı, kadına yüklenen değer av olduğunu bize gösterir. Kurt, kırmızı başlıklı kızın hayatına girdiğinde ona ve özgürlüğüne sahip olmak ister. Fakat kırmızı başlıklı kızın özgürlüğünü kontrol altında tutmaya çalışırken kendi özgürlüğünü de feda etmiş olduğunun farkına varmaz. İşte o yüzdendir ki kadının kendi gücünü keşfetmesi her iki cinsinde aydınlanması olacaktır.

Denge tüm dünya üzerinde tek gerçek kuraldır…

KOREOGRAF : BAŞAK GÜNEŞ
DANSÇILAR : ECEM ÖZBEY / FIRAT TOSUN / BAŞAK GÜNEŞ
HİKAYE ANLATICISI: RUHŞEN İYİT